dc.description.abstract | Multipl Skleroz (MS), merkezi sinir sisteminde meydana gelen kronik nöroimmünolojik bir
rahatsızlık olarak bilinmekte, hastalarda aksonal kayıplar sonucu ataklar ve ilerleme
görülmektedir. Teşhisi sıklıkla erken erişkinlik dönemlerinde konulan MS, ataklar ve
beraberinde kısmi ya da tamamen iyileşmelerle relapsing remitting formda (RRMS), veya
teşhisten 15 - 20 yıl sonrasında ataksız, kalıcı nöral hasarla sekonder progresif formda
(SPMS) görülebilmektedir. En baştan itibaren ataksız, ancak, kalıcı nöral hasarla ilerleyen
türü ise primer progresif MS (PPMS) olarak bilinmektedir. Alan yazın artan stres sonucu
MS hastalığında bağışıklık sisteminin zayıfladığını, ataklar ve hastalığa özgü nörolojik
belirtilerin sıklaştığını bildirmektedir. Bahsi geçen bu stresin modern toplumlarda görülen
kronik bir türde olduğu bilinmektedir. MS teşhisinin sıklıkla genç yaşlarda alınması, kronik
ve belirsiz süreci bu rahatsızlığın kendisinin de birey tarafından bir stres faktörü olarak
görülmesinde rol oynamaktadır. Yaşanan stresin olay ya da durumdan ise o durumun nasıl
değerlendirildiği ile ilişkili olduğu bilinmektedir. İnsan beyninde yer alan ve planlama, karar
verme gibi karmaşık soyut süreçlerden sorumlu prefrontal korteksin stres yönetiminde söz
sahibi olmasının yanı sıra stres ile başa çıkmada etkili olan bilgece farkındalık özelliğinin
gelişmesi ile de ilişkili olduğu bilinmekte ve bu beyin bölgesinin yapılanmasında bağlanma
örüntüsü önemli bir rol oynamaktadır. Mevcut çalışmanın amacı MS hastalığında görülen
stresin ortaya çıkmasında rol oynayabilecek olan psikolojik değişkenlerden bağlanma tarzı,
bilgece farkındalık ve prefrontal işlevlerin incelenmesi, RRMS ve SPMS türlerinin bu
değişkenler açısından karşılaştırılmasıdır. Çalışmanın temel amacı doğrultusunda, MS
rahatsızlığı olan tüm katılımcılar üzerinde araştırma değişkenleri ile stres belirtileri arasında
ne tür ilişkiler olduğunu görmek için korelasyon analizi yapılmış, RRMS rahatsızlığı olan
bireyler ile SPMS rahatsızlığı olan bireylerde gözlenen stres belirtileri ile ilişkili olan ve
stres belirtilerini yordayan değişkenlerin farklılaşıp farklılaşmadığını görmek amacıyla, her
iki grup için ayrı ayrı korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Demografik
değişkenlerin her iki grupta da denkleme yordayıcı olarak girmediği görülmüştür. Ancak,
RRMS grubunda stres belirtileri ile prefrontal işlevler ve bağlanma tarzlarından ‘güvenli
bağlanma’ arasında görülen ilişkilerin beklenen yönde olmadığı ve stres belirtilerini
yordayan değişkenlerin, ‘olumsuz benlik’ algısı, prefrontal işlevlerden ‘içgörü’ ve bilgece
farkındalık alt boyutlarından ‘yargılamadan gözleme ve izleme’nin olduğu görülmüştür.
SPMS grubunda ise araştırma değişkenleri ve stres belirtileri arasındaki ilişkilerin beklenen yönde olduğu ve ‘bilgece farkındalık’ alt boyutlarından ‘duyumsal farkındalık’ ın azalması ve bağlanma tarzlarından ‘güvensiz bağlanma’ nın stres belirtilerini yordadığı bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuçlar ilgili yazın çerçevesinde tartışılmıştır.
Multiple Sclerosis (MS) is recognized as a chronic neuroimmune disease of the central
nervous system results in demyelination and axonal loss that causes attacks and progression.
MS often has its onset in early adulthood and ranges from very mild to steadily progressive.
The disease course is either relapsing remitting MS (RRMS) or chronic progressive
(secondary progressive, SPMS, or primary progressive, PPMS). Recurrent attacks followed
by partial or total remission is known as RRMS, and in some individuals a progressive
decline seen after 15- 20 years from the diagnosis of RRMS which is defined as secondary
progressive (SPMS). Studies are reporting an association between stress and exacerbation in
multiple sclerosis. However, numerous findings show that emphasized stress seen in modern
societies and described as chronic type. In addition, MS poses challenges just as disruption
to health in early ages, chronic and unpredictable clinical course. Due to the challenges of
the disease, individuals perceive disease itself as a stress factor. Stress does not happen to be
in the situation instead the experience of stress happens with the appraisal of the situation.
Prefrontal cortex (PFC) is a part of the brain in humans, implicated in a variety of complex
processes, including decision making, planning and greatly contributes to development of
trait mindfulness. Hence, it plays a major role in stress management and attachment style
plays a significant role in maturation of the PFC. The aim of the current study was to examine
psychological variables such as attachment style, mindfulness and prefrontal functions in
MS disease and compare the variables in between RRMS and SPMS groups. For the current
study, 39 patients with the onset of RRMS and 24 patients with SPMS, in total 63 participants
included. In the basis of the study’s aim, correlation analysis conducted to see the
relationship between stress symptoms and psychological variables on both all MS patients
and RRMS, SPMS groups separately. Furthermore, regression analysis performed separately
for both RRMS and SPMS groups to see whether which variables predict the stress
symptoms. Demographic variables didn’t predict any stress symptoms. Regression analyses
indicated that among ‘brief symptoms’ ‘negative self’, among ‘prefrontal functions’
‘insight’ and among ‘mindfulness’ ‘nonjudging of inner experience’ were found as
predictors for stress symptoms with participants who have RRMS whereas among
attachment ‘insecure attachment based mental representations’ and among ‘mindfulness’
‘sensational awareness’ have significant roles in encountered stress in participants with
SPMS. The results have been discussed. | en_US |