İskeletsel ankraj ile yüz maskesi uygulamasının dentofasiyal yapılar üzerine etkilerinin incelenmesi
Abstract
Bu amaçla, iskeletsel olarak prepubertal ya da pubertal büyüme-gelisim
döneminde bulunan, maksiller retruzyonun eslik ettiği iskeletsel Sınıf III anomaliye
sahip, vertikal yönde normal veya azalmıs büyüme paterni gösteren, anterior
çapraz kapanıs ve Angle Sınıf III molar iliskisi olan, pozitif overbite değeri gösteren
ve klinik olarak retrüziv nazomaksiller bölgeye sahip 45 birey çalısmaya dahil
edilmis ve 15’er bireyden olusan 3 alt gruba ayrılmıstır. Uygulama gruplarındaki 30
bireye yüz maskesi tedavisinden önce hızlı maksiller ekspansiyon apareyi simante
edilmis (RME), bir haftalık hızlı maksiller ekspansiyondan sonra median palatal
suturdaki açılma izlenerek maksiller protraksiyona baslanmıstır. Birinci gruptaki
bireylere (Miniplak+Yüz Maskesi: MP+YM) (10,91 ortalama yasa sahip, 5 kız, 10
erkek), ankraj amacıyla, apertura piriformisin laterallerine cerrahi olarak
yerlestirilen titanyum miniplaklardan, ikinci gruptaki bireylere (Yüz Maskesi:YM)
(10,31 ortalama yasa sahip, 7 kız, 8 erkek) ise ağız içindeki apareyin
kancalarından yüz maskesi uygulanmıs, üçüncü gruptaki bireyler (10,05 ortalama
yasa sahip, 8 kız, 7 erkek) ise tedavi görmeyen kontrol grubunu olusturmus ve 7,5
ay boyunca izlenmislerdir. Gruplardaki bireylerden maksiller protraksiyon/gözlem
bası ve sonunda lateral sefalometrik filmler alınmıs, Björk’ün yapısal çakıstırma
metodu kullanılarak ölçümler yapılmıs ve istatistiksel olarak Wilcoxon ve Kruskall-
Wallis testleri ile değerlendirilmistir.
Maksiller protraksiyon sonucu iskeletsel ankraj kullanılan grupta (MP+YM)
maksillanın ileri hareketi 2,53 mm, ağız içi ankraj kullanılan grupta (YM) 1, 83 mm
bulunmus ve iki grup arasındaki fark p<0,001 düzeyinde anlam göstermistir. YM
grubunda, yüz maskesi uygulaması ile maksilla anlamlı derecede anterior rotasyon
göstermis, miniplak ankrajı kullanılan grupta maksiller rotasyon önemli
bulunmamıstır. Mandibulanın posterior rotasyonu ve yüz yüksekliklerindeki artıs,
MP+YM grubunda YM grubuna göre daha az bulunmustur. Kontrol grubunda ise
hem maksilla hem mandibula öne doğru büyümüstür. Maksiller protraksiyon
sonucu YM grubunda üst dislerde görülen protruzyon ve mezyalizasyon, MP+YM
grubunda engellenmistir. Her iki uygulama grubunda da maksillomandibular iliskiler
ve yumusak doku profili önemli derecede iyilestirilmistir. Miniplak ankrajı ile yüz
maskesi uygulaması sonucu konvansiyonel yüz maskesi uygulamalarının
istenmeyen etkileri azaltılmıs veya elimine edilmis, daha kısa sürede daha etkili
maksiller protraksiyon sağlanmıstır.
The aim of this prospective study was to evaluate the skeletal, dentoalveolar and
soft tissue effects of maxillary protraction via miniplate comparatively with
conventional facemask therapy and an untreated Class III control group.
45 subjects which were in prepubertal or pubertal skeletal growth periods were
included in the study and divided into three groups each consisting of 15 patients.
All subjects had skeletal and dental Class III malocclusions with maxillary
deficiency, vertically normal growth pattern, anterior cross-bite and Angle Class III
molar relationship, normal or increased overbite and retrusive nasomaxillary
complex. Prior to maxillary protraction, rapid maxillary expansion (RME) with a
bonded appliance was performed in both of the treatment groups. In the first group
(MP+FM) consisting of 5 girls, 10 boys (mean age 10,91) facemasks were applied
from two titanium miniplates surgically placed to lateral to the apertura priformis
regions of the maxilla. The second group (FM) of 7 girls and 8 boys (mean age
10,31) received maxillary protraction therapy with conventional facemask applied
from the hooks of the RME appliance. The third group including 8 girls and 7 boys
(mean age 10,05) was set as an untreated control group. Lateral cephalometric
films were obtained at the beginning and end of treatment/observation periods in
all groups and analysed according to the structural superimposition method of
Björk (96). Measurements were evaulated statistically via Wilcoxon and Kruskal-
Wallis tests.
The maxilla moved forward 2,53 mm in the MP+FM group and 1,83 mm in the FM
group with maxillary protraction. This difference was significant between the two
groups (p<0,001). Maxilla showed anterior rotation after facemask therapy in the
FM group, while there was no significant rotation in the miniplate anchored
(MP+FM) group. Posterior rotation of the mandible and increase in facial heights
were more evident in the FM group compared to the MP+FM group. Both maxilla
and mandible moved forward significantly in the control group. Protrusion and
mesialization of maxillary teeth seen in the FM group were eliminated in the
MP+YM group. Maxillomandibular relationships and the soft tissue profile were
improved remarkably in both of the treatment groups. The undesired effects of
conventional facemask therapy were reduced or eliminated with the miniplate
anchorage and efficient maxillary protraction was achieved in a shorter treatment
period.