Böbrek nakli hastalarında idrar sodyum atılımı ile metabolik sendrom, hipertansiyon, greft fonksiyonu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi
Özet
Kronik böbrek hastalığı(KBH) GFR’nin seviyesine göre 5 evreye ayrılabilir. Evre 5
böbrek yetmezliği GFR <15 mL/dk/1,73 m² ve renal replasman tedavisinin(RRT) gerekli
olduğu evredir. Renal replasman tedavileri hemodiyaliz, periton diyalizi ve
transplantasyondur. Metabolik sendrom; aterosklerotik kardiyovasküler hastalık gelişimi
için abdominal obezite, hipertansiyon, dislipidemi ve glukoz intoleransı gibi klasik risk
faktörlerini içerir. Hipertansiyon; kan basıncının sistolik ≥140 mmHg ve/veya diyastolik ≥
90 mmHg olarak tanımlanmış, sık görülen bir kardiyovasküler hastalık olup Dünya Sağlık
Örgütü(WHO) raporunda dünyada en önde gelen ölüm nedeni olarak belirtilmiştir.
Hipertansiyon yalnızca kardiyovasküler komplikasyonlar için major bir risk faktörü
değildir; aynı zamanda sistolik kan basıncı ≥140 mmHg olduğunda renal greft kaybını
artırmaktadır.
Bu çalışmadaki amaç; böbrek nakli hastalarında idrar sodyum atılımı ile metabolik
sendrom, hipertansiyon, greft fonksiyonu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.
Çalışmamıza; böbrek nakli yapılmış ve böbrek fonksiyonları stabil olan, 18
yaşından büyük erişkin 152 hasta dahil edildi. Hastaların cinsiyet, yaş, vücut ağırlığı, boy,
beden kitle indeksi, transvers bel çevresi, antihiperlipidemik ilaç kullanımı, takrolimus,
sirolimus ve siklosporin kullanımı ''var/yok'' olarak değerlendirilip kaydedildi. Beden kitle
indeksi, boy ve kiloları ölçülmüş olan hastalardan, ağırlık (kg)/boy² (m²) formülü ile
hesaplandı. Hastaların kan basıncı ölçümleri sistolik kan basıncı (mmHg), diyastolik kan
basıncı (mmHg) olarak kaydedildi. Hipertansiyon tanı kriteri olarak kan basıncının
≥140/90 mmHg olarak ölçülmesi alınmıştır. Aynı zamanda kardiyak fonksiyonlarının
değerlendirilmesi açısından son 1 yıl içerisinde yapılmış transtorasik ekokardiyografi
raporları incelenerek sol ventrikül hipertrofisi ''var/yok'' olarak değerlendirilip, ejeksiyon
fraksiyonlarının dikkate alınması planlandı. BUN, kreatinin, sodyum, spot idrarda sodyum,
spot idrarda protein, eGFR, açlık kan şekeri, insülin, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol ,
trigliserid, albumin değerleri enzimatik metod ile ölçülmüştür.
Düşük sodyum grubundaki (spot idrar sodyum ≤ 57) kadınlarda kreatinin anlamlı
derecede düşük (p<0,001) ve eGFR anlamlı derece yüksek saptandı (p=0,03). Spot idrarda
bakılan protein ortalaması kadınlarda daha düşük saptandı ve bu farklılık istatistiksel
olarak anlamlıdır (p=0,03). HDL düzeyi kadınlarda anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,04). Ayrıca trigliserid düzeyi kadınlarda erkeklere göre daha düşük saptanmış ve bu
farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,02).
Yüksek sodyum grubunda (spot idrar sodyum ≥58) BUN ve kreatinin düzeyleri
cinsiyete göre karşılaştırıldığında erkeklerde sırasıyla anlamlı derecede yüksektir [(p=0,04)
, (p=0,02)]. HDL düzeyi kadınlarda anlamlı derecede yüksektir (p=0,003). Ayrıca
trigliserid düzeyi erkeklerde kadınlara göre yüksek bulundu ve bu bulgular arasında
anlamlı farklılık vardır (p=0,01). Aynı zamanda erkeklerde insülin kadınlara göre daha
yüksek bulundu ve bu farklılık anlamlıdır (p=0,009). EF ölçümü erkek hastalarda kadın
hastalardan anlamlı derecede düşüktür (p=0,008).
Cinsiyetten bağımsız olarak gruplar idrar sodyum düzeylerine göre
değerlendirildiğinde ise ölçümler arası anlamlı bir farklılık görülmemiştir (p>0,05).
Metabolik sendromu olan ve olmayan hastaların spot idrar sodyum atılımları
karşılaştırılmış ve her iki grupta spot idrar sodyum atılım medyan değerleri 57 olarak
saptanmış ve fark bulunmamıştır (p=0,99). Statin kullanan hastaların %63,6’sı,
kullanmayanların ise %45,4’ü düşük sodyum grubundadır ve bu farklılık istatistiksel
olarak da anlamlıdır (p=0,04). Kan basıncı kontrollü olan ve olmayan hastalarda spot idrar
sodyum atılımı karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak oldukça anlamlı bir
fark bulunmuştur (p0).
Spot idrar sodyum atılımı genel toplumda olduğu gibi özel bir hasta grubu olan
böbrek nakilli hastalarda da sodyum alımını değerlendirmek için kullanılabilecek ucuz ve
görece etkili bir tarama yöntemi olarak görülebilir. Özellikle erkek cinsiyet, böbrek
fonksiyonunda bozukluk ve kan basıncı yüksek olan böbrek nakli alıcılarında daha değerli
bir takip yöntemi olarak değerlendirilebilir.
Chronic kidney disease (CKD) can be divided into five stages according to the
GFR level. Stage 5 renal failure is GFR <15 mL/min/1.73 m² and the phase that renal
replacement therapy (RRT) is needed. Renal replacement therapies are hemodialysis,
peritoneal dialysis and transplantation. Metabolic syndrome is a constellation of classic
risk factors, including abdominal obesity, hypertension, dyslipidemia, and glucose
intolerance for the development of atherosclerotic cardiovascular disease. Hypertension is
defined as systolic blood pressure ≥140 mmHg and/or diastolic blood pressure ≥90 mmHg.
It is common cardiovascular disease and the World Health Organization (WHO) report is
stated to be the leading cause of death in the world. Hypertension is not only a major risk
for cardiovascular (cv) complications but also it is associated with a significant graduated
increase of graft failure when systolic blood pressure is 140 mmHg or higher.
The aim of this study is to evaluate the relationship between spot urine sodium and
metabolic syndrome, HT and graft function in kidney transplantation patients.
In this study, we included 152 patients with kidney transplantation and kidney
function is stable adults aged 18 and older. Patients gender, age, body weight, height, body
mass index, transverse waist circumference, antihyperlipidemic medications, tacrolimus,
sirolimus ve cyclosporine use evaluated as 'yes/no' and was recorded. Body mass index
was calculated by the formula of weight (kg)/height² (m²) with measured height and weight
of the patients. During policlinic check-up, patients systolic and diastolic blood pressure
(mmHg) were recorded. Blood pressure ≥140/90 mmHg was admitted for diagnostic
criteria of hypertension. And also for the evaluation of cardiac functions, reports of
transthoracic echocardiography in last 1 year were analyzed and left ventricular
hypertrophy was considered as 'yes/ no'. BUN, creatinine, sodium, spot urine sodium, spot
urine protein, eGFR, fasting blood glucose, insulin, LDL-cholesterol, HDL-cholesterol,
triglycerides, albumin were measured by the enzymatic method.
Women in low sodium group (spot urine sodium ≤57), serume creatinine was
significantly low (p<0,001) and eGFR was significantly high (p=0.03). Mean protein in
spot urine in women was statistically low (p=0.03). Serum HDL level in women was significantly high (p=0.04), and also serume triglycerides level was statistically lower in
women than in men (p=0.02).
In high sodium group (spot urine sodium ≥58) if we compare BUN and serum
creatinine level by gender, in men they were significantly high [(p=0.04), (p=0.02)]. Serum
HDL levels were significantly high in women (p=0.003), in contrast serum triglycerides
levels were statistically higher in men than women (p=0.01). And also serum insulin levels
were significantly higher in men than women (p=0.009). Men’s EF measurements were
significantly lower than women (p=0.008).
When groups were independent from gender, there was no difference between
evaluation of serum sodium levels (p>0.05). Patients with and without MS were compared
to their spot urine sodium excretion and in both groups mean value of spot urine sodium
was found 57 and there was no difference between in two groups (p=0.99). %63.6 of
patients taking statins, and %45.4 of patients who don’t take statins were in low sodium
group and this difference was statistically significant (p=0.04). If we compare spot urine
sodium excretion in patients with controlled and uncontrolled blood pressure, there was
high significant difference between two groups (p0).
Spot urine sodium excretion, can be seen as an effective and relatively inexpensive
screening method that can be used to evaluate the sodium intake in a special group of
patients with renal transplantation as in the general population. Especially, kidney
transplant recipients with male gender, renal function impairment and high blood pressure
it can be considered more valuable as a follow-up procedure.