dc.description.abstract | Amaç: Bu çalışma hastanemiz Pediyatik Hematoloji Bölümü’nce izlenen
trombozlu çocukların tanı anındaki özellikleri, risk faktörleri, tedavileri ve klinik
sonuçlarını incelemek amacıyla yapıldı.
Materyal ve metotlar: Çalışmada 1997-2006 arasında tromboz tanısı alan
122 hasta retrospektif olarak klinik ve laboratuvar bulguları açısından incelendi.
Sonuçlar: Hastaneye yatan çocuk hastalar içindeki tromboz sıklığımız
88,6/10.000 idi. Hastaların %31,1‘inde birden fazla bölgede tromboz vardı.
Anatomik yerleşim bölgelerine göre, 42 periferik arter, 39 kalp içi, 38 karın veni, 36
periferik ven, 28 merkezi sinir sistemi trombozu saptandı.
Tanı anındaki ortalama yaşları 4,9 yıldı. Hastaların %10,7’si yenidoğan,
%35,3’ü bir yaş altında, %48,4’ü iki yaş altındaydı.
Çalışma grubumuzun büyük kısmını (%43,4) doğumsal kalp hastalığı ve
kendiliğinden oluşan trombozlar (%18,9) oluşturmaktaydı.
Hastaların %66,1’inde en az bir edinsel risk faktörü vardı. En sık görülen
edinsel risk faktörleri, ameliyatlar (%42) ve santral venöz kateter uygulamaları idi
(%39).
Doğumsal kalp hastalığı ve kardiyomiyopati, kalp trombozu için tek başına
bir risk faktörüydü. Doğumsal kalp hastalığı olanlarda sağ ventrikül, KMP olan
hastalarda sol ventrikül trombozları sıktı. Ayrıca infeksiyon ve SVK olan hastalarda
sağ atriyum; anjiyografi uygulanan hastalarda sağ ventrikül trombozlarının sık
olduğu saptandı. Pulmoner stenoz ve aort koarktasyonu, periferik arter trombozu ile
ilişkili bulundu. Merkezi sinir sistemi trombozlarının %42,9’u doğumsal kalp
hastalığı olan hastalardı. Doğumsal kalp hastalığı, MSS trombozu gelişmesi için tek
başına risk faktörüydü.
Kalıtsal faktörler, hastaların %54’ünde vardı. En sık görülen kalıtsal risk
faktörü MTHFR 677C-T mutasyonu, ikinci sıklıkta faktör V Leiden mutasyonu
saptandı. Kalp trombozu olan hastalarda faktör V Leiden mutasyonu sıklığının DKH
olan hastalara göre daha sık olduğu saptandı.
Merkezi sinir sistemi trombozlarının büyük kısmının tedavi verilmeden
izlendiği, kalp ve periferik arter trombozlarının büyük kısmının trombolitik tedavi
yoluyla tedavi edildiği saptandı. Hastaların %75,8’inin kısmen veya tamamen
trombozu düzeldiği, %11,5’inde kanama ve %3,3’ünde majör kanama olduğu
saptandı. Dokuz yıllık izlem süresince hastaların %2,5’inde trombozun yinelediği
saptandı. Tüm ölüm sıklığı %16,4, tromboza bağlı ölüm sıklığı ise %1,7 idi.
Tartışma: Hastanemizin DKH tanı ve tedavisinde ülkemizde referans
merkezi olması nedeniyle, hasta popülasyonumuzun büyük kısmını bu hastalar
oluşturmaktaydı. Bu nedenle, hastanemizde tromboz sıklığı literatürde bildirilenden
yüksek bulundu. Uygulanan cerrahi ve invazif girişimlerin hastanemizde fazla
yapılıyor olması trombozlu hasta sayımızı artırdığını düşünüyoruz.
Çalışma grubumuzdaki hastaların ¼’ünde birden fazla bölgede tromboz
saptanmıştır. Bu nedenle, hastalığın sistemik olduğunu ve trombozlu hastaların
uygun yöntemlerle sistemik olarak değerlendirilmesinin faydalı olabileceğini
düşünüyoruz. Edinsel ve kalıtsal risk faktörlerinin trombozlu hastalarda sistematik
olarak incelenmesinin gerektiğini düşünüyoruz. Uygun hastalarda trombolitik
tedavinin iyi bir seçenek olduğunu vurgulamak istiyoruz. | tr |