Diz osteoartritinde idrar CTX-II düzeyi ile klinik ve radyolojik bulguların korelasyonu
Özet
Diz osteoartriti (OA) en sık görülen eklem hastalığıdır ve yaşlı popülasyonda
önemli bir sakatlık nedenidir.
Osteoartritte eklem hasarını değerlendirmek için en çok kullanılan yöntem, direkt
grafilerde eklem aralığı genişliğini ölçmektir. Ancak radyolojik olarak eklem
hasarının saptandığı ve OA tanısının konduğu dönem, aslında moleküler düzeyde
kıkırdak hasarının oldukça ileri olduğu dönemdir. Bu nedenle OA’nın erken
tanınması ve progresyonun belirlenmesi için direkt grafilerden daha duyarlı araçlara
ihtiyaç vardır. Günümüzde bu amaçla kemik, kıkırdak ve sinoviyal doku
metabolizmasını yansıtan özgül ve duyarlı biyokimyasal belirteçler üzerine
çalışılmaktadır.
Yeni geliştirilen bir belirteç olan CTX-II, tip II kollajenin yıkımı sonucunda ortaya
çıkan C-terminal telopeptididir ve idrarda tespit edilebilmektedir. Biz de bu
çalışmada diz OA’lı hastalarda klinik ve radyolojik bulgular ile idrar CTX II
düzeyleri arasındaki ilişkiyi değerlendirdik.
Çalışmaya, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
polikliniğine başvuran, ACR tanı kriterlerine göre primer diz OA’sı tanısı konmuş
40 hasta ve kontrol grubu olarak 10 sağlıklı gönüllü alındı. Hastaların ağrı ve
özürlülük durumları WOMAC ve Lequesne soru skalalarıyla değerlendirildi.
Ayakta yük vererek ön-arka ve 30 derece fleksiyonda lateral pozisyonlarda
karşılaştırmalı diz grafileri çekildi. Grafiler K-L kriterlerine göre derecelendirildi.
Tüm deneklerden sabah ikinci idrar örnekleri alındı. İdrar CTX-II ölçümü için, IDS
Urine CartiLaps® EIA kiti kullanıldı.
Hasta grubunun İ-CTX-II seviyelerinin kontrol grubundan anlamlı şekilde yüksek
olduğunu tespit ettik. Bu sonuç Tip II kıkırdak yıkımının özgül bir belirteci olan İ-
CTX-II’nin OA varlığı ile güçlü ilişkisi olduğunu göstermektedir. Bunun aksine,
hasta grubunda K-L evresiyle İ-CTX-II düzeyleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunamadı.
Ağrı ve özürlülük skorlarına bakıldığında, İ-CTX-II seviyesi ile WOMAC ve
Lequesne skorları arasında güçlü pozitif ilişki olduğunu belirledik. Ancak WOMAC
ve Lequesne skorları ile radyolojik evreleri arasında korelasyon tespit etmedik.
Sonuç olarak idrar CTX-II ölçümünün, OA’nın hem tanısında hem de mevcut klinik
durumun belirlenmesinde direkt grafilerden daha duyarlı ve kullanılabilir bir
yöntem olabileceğini düşünüyoruz.
Knee osteoarthritis (OA), one of the most common form of arthritis, is associated
with significant morbidity in elderly population.
The most established method for assessing joint damage in OA is joint space
width measurement using plain radiographs. However, when radiological
diagnosis is established, significant joint damage has often already occurred. More
sensitive techniques other than plain radiographs are needed for early diagnosis
and to identify patients with a high risk for destructive OA. Several biochemical
markers of bone, cartilage, and synovium have been investigated in patients with
OA. It has been suggested that these markers might be useful for identifying
patients at high risk for progression in OA.
Recently, a specific biochemical marker of cartilage degradation measured as the
urinary concentration of C-telopeptide fragments of type II collagen (u-CTX-II)
has been recognised.
In this study we analysed the relationship of u-CTX-II levels and clinical and
radiological findings in knee OA. The study included 40 patients with knee OA
who were attending the department of physical medicine and rehabilitation of the
Baskent University and 10 healthy controls. All patients fullfilled the ACR
criteria for primary knee OA. Pain and physical function were assessed by
WOMAC and Lequesne’s index. Weight bearing antero-posterior and lateral
semiflexed plain radiographs of both knees and early morning urine samples were
obtained from all subjects. Kellgren- Lawrence scale was used to grading plain
radiographs. Urinary CTX-II was measured by IDS Urine CartiLaps® kit via
enzyme linked immunoassay.
In patients with knee OA, urinary CTX-II levels were significantly increased
compared with controls.
These findings suggest that specific biochemical markers of cartilage degradation
such as CTX-II can be significantly associated with presence of knee OA.
However, no significant association was seen between K-L score and u-CTX-II
levels.
When we assessed the patients with pain and disability scores we found a strong
positive relationship between U-CTX levels and WOMAC and Lequesne scores.
However there was no positive correlation between radiological scores and
WOMAC and Lequesne scores.
In conclusion, measurement of U-CTX levels may be a more sensitive and useful
method than plain radiographs in diagnosing and assessing disease activity in
patients with knee OA.