Show simple item record

dc.contributor.advisorZeyneloğlu, Hulusi Bülent
dc.contributor.authorKaya, Serdar
dc.date.accessioned2015-04-28T06:41:11Z
dc.date.available2015-04-28T06:41:11Z
dc.date.issued2009
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11727/2246
dc.description.abstractİmplantasyon, endometrium ile embriyo arasında büyüme faktörleri, hormonlar, adezyon molekülleri, ekstraselüler matriks ve prostoglandinler ile oluşan karmaşık bir diyalog çerçevesinde; embriyonun desiduaya yapışması, bazal membrana doğru inmesi ve stromaya invaze olmasıdır. Günümüz Yardımlı Üreme Teknikleri (YÜT)’ndeki en yüz güldürücü nokta olan İntrasitoplazmik sperm injeksiyonu (ICSI) uygulamalarında dahi ortalama 15 oosite ve %90’lık fertilizasyon oranlarına ulaşılabilmesine rağmen; ortalama canlı doğum oranı %45’i geçememektedir. Bu noktada implantasyon başarısızlıkları ve endometrial reseptivite YÜT’nin en önemli hız kısıtlayıcı basamaklarından birini oluşturmaktadır. Glikodelin ve Makrofaj-Koloni Stimülan Faktör (M-CSF) implantasyon penceresine uygun dönemde serumdan, endometrium dokusundan ve serviko-vajinal sıvılardan eksprese olmaktadırlar ve endometrial reseptiviteyi belirlemede önemli belirteçlerdir. Bizim bu çalışmadaki amacımız öncelikle ICSI planlanan hastaların embriyo transfer (ET) günü serum ve serviko-vajinal lavaj örneklerinden Glikodelin ve M-CSF düzeyleri bakılması ile elde edilecek gebelik oranları ilişkisinin gösterilmesidir. Çalışmamıza Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Ankara ve Adana Tüp Bebek Merkez’lerimize başvuran ve ICSI yapılmasını planladığımız 85 hasta dahil edilmiş; 39 yaş üzeri, kötü yanıt veren, donma-çözme siklusu olan veya zorunlu tek embriyo transferi yapılan hastalar ise hariç tutulmuştur. Örnekler embriyo transfer gününde, hem serumdan; hem de serviko-vajinal lavaj sıvılarından alınıp Biyokimya laboratuvarımızda ELISA (Enzyme-Linked Immunosorbent Assay) yöntemi ile çalışılmıştır. Serviko-vajinal lavaj sıvılarından bakılan Glikodelin ile M-CSF düzeyleri ve serumdan bakılan M-CSF düzeyleriyle elde edilen gebelik oranları ilişkisi istatistiksel olarak incelenerek klinik prospektif bir araştırma yapılmıştır. Embriyo transfer günü serviko-vajinal lavajdan (lavaj) bakılan Glikodelin, M-CSF ve serumdan bakılan M-CSF düzeyleri, serum βhCG pozitif olan hastalar ile negatif olanlarda bakıldığında aradaki farklar istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (sırasıyla P: 0,143; P: 0,748; P: 0,115). Ancak sonraki kontrollerde ultrasonda gebelik kesesi saptanan hastaların (n: 37) embriyo transfer günü lavaj Glikodelin düzeyleri ortalama 94,78±170,95 ng/ml; ve gebelik kesesi olmayan hastalarda ise (n: 48) ortalama 139,42±208,23 ng/ml olup; aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (P: 0,049). Üstelik bir sonraki ultrason kontrollerinde fetal kalp atımı (FKA) izlenen hastalarda (n: 35) embriyo transfer günü lavaj Glikodelin düzeyleri ortalama 70,95±143,03 ng/ml; ve FKA izlenmeyen hastalarda (n: 50) ortalama 153,84±216,07 ng/ml olup; ve aradaki fark istatistiksel olarak daha da anlamlı bulunmuştur (P: 0,009). Embriyo transfer günü lavaj Glikodelin düzeyleri ROC eğrisi ile incelendiğinde 4,1 ng/ml‘nin altında olan hastalarda; %52,78 duyarlılık, %75 seçicilikte gebelik kesesi var (P: 0,0389) ve %55,9 duyarlılık, %76 seçicilikte de FKA var (P: 0,0039) şeklinde anlam izlenmiştir. Açıklanamayan infertilitesi olan hastaların embriyo transferi günü lavaj Glikodelin değerleri, serum β-hCG’si, ultrasonda gebelik kesesi ve FKA’sı pozitif olanlarda; negatif olanlara göre anlamlı ölçüde (sırasıyla P: 0,016, P: 0,001 ve P: 0,000) daha düşük bulunmuştur. Embriyo transferi günü oosit toplanması (OPU) sonrası 3. gün olan hastaların da lavaj Glikodelin değerleri, ultrasonda gebelik kesesi ve FKA’sı pozitif olanlarda; negatif olanlara göre anlamlı ölçüde (sırasıyla P: 0,049 ve P: 0,020) daha düşük bulunmuştur. Gebelik kesesi tek olan 19 hastadan 2‘si (%10,5) aborte ederken; ikiz olan 16 hastada gebelik kaybı yaşanmadı ancak ikizlerden 2’sinin de (%12,5) gebeliği, tek’e düşerek devam etti. Ultrasonda FKA’sı 2 tane olan hastaların (n: 14, ortalama 163,74±189,90 ng/ml) ise ET günü bakılan lavaj Glikodelin konsantrasyonları FKA’sı tek olanlara (n: 19, ortalama 5,19±8,05 ng/ml) göre anlamlı derecede (P: 0,042) daha yüksek bulunmuştur. Glikodelin bir implantasyon belirteci olarak çok umut vericidir. Siklus periyoduna göre midsiklus fertil pencerede düşük olan düzeyleri ise fertilizasyona imkan sağlarken; midluteal implantasyon penceresi dönemindeki yüksek düzeyleri ile de implantasyona yardımcı olur. Tekrarlayan IVF başarısızlığı olan hastalarda endometrial reseptivite nedeniyle implantasyon yetmezliği bulunanların tanısında faydalı olabilir. Üstelik Glikodelin’in kontraseptif amaçlı kullanılması da mümkün gözükmektedir. Implantation is adhesion of embryo to desidua, burrowing through basal membrane and invasion into the stroma as part of a complex dialogue involving growth factors, hormones, adhesion molecules, extracellular matrix and prostoglandines between the endometrium and the embryo. Currently, the most successful instrument of Assisted Reproductive Techniques (ART) is intra-cytoplasmic sperm enjection (ICSI); despite an average of 15 oocyte retrivial and 90% fertilization ratios, mean live birth rates can not still increase beyond 45% ratio. The problems of the implantation and the endometrial receptivity are considered as the rate limiting steps of ART. Glycodelin and Macrophage-Colony Stimulating Factor (M-CSF) are being expressed during the implantation period from the serum, the endometrial tissue and the cervico-vaginal secretions and they may play role as markers for endometrial receptivity. In this study, we aimed to point out the relation between the pregnancy ratios and the Glycodelin and M-CSF levels in the serum and cervico-vaginal secretions of the ICSI patients in the embryo transfer day. In our study we included 85 ICSI patients who applied to the Baskent Univercity Faculty of Medicine, Obstetrics and Gynecology Department in Ankara and Adana Infertility Centers. Patients above 39 years old, poor responders, patients for thaw cycles or underwent mandatory single embryo transfers were excluded from the study. The samples were collected in the embriyo transfer (ET) day from the serum and cervico-vaginal flushings (lavage) and assessed in the Biochemistry laboratory by the ELISA (Enzyme-Linked Immunosorbent Assay) method. A clinical prospective study was made statistically between the lavage Glycodelin, M-CSF levels, serum M-CSF levels and the pregnancy ratios. There was no significant statistically difference in the levels of the Glycodelin (P: 0,143) and M-CSF (P: 0,748) in the cervico-vaginal secretions (lavage) and in the serum (P: 0,115) sampled at the embryo transfer day in terms of pregnancy. But when patients with the presence of the gestational sacs (n: 37) were considered, the mean cervico-vaginal flushing Glycodelin level was 94,78±170,95 ng/ml compared to level of 139,42±208,23 ng/ml in the patients without gestational sac (n: 48); and the difference was statistically significant (P: 0,049). Moreover, when patients who had (fetal) cardiac activity (n: 35) were considered the mean cervico-vaginal flushing glycodelin level was 70,95±143,03 ng/ml compared to 153,84±216,07 ng/ml in those patients without cardiac activity (n: 50); which was statistically significant (P: 0,009). By analysing the ROC curves the patients, whose cervico-vaginal flushing Glycodelin levels were below 4,1 ng/ml: had a prediction rate to have a gestational sac with 52,78% sensitivity and 75% specifity (P: 0,0389) and a prediction rate have cardiac activity with 55,9% sensitivity and 76% specifity (P: 0,0039). Cervico-vaginal flushing Glycodelin levels in patients with unexplained infertililty were statistically lower when they have a positive pregnancy test (P: 0,016), or gestational sac (P: 0,001) and the cardiac activity (P: 0,000) compared to those were not. The cervico-vaginal flushing Glycodelin levels in the patients whose embryo transfer was the third day were statistically lower if they had positive gestational sac (P: 0,049) and cardiac activity (P: 0,020) in the ultrasonography than the negative ones. In singletons (n: 19), 2 of them (10,5%) had abortion; however in twins (n: 16) no abortion took place, but 2 of them (12,5%) continued as a singleton pregnancy. The cervico-vaginal flushing Glycodelin levels in the patients with twin cardiac activity (n: 14; 163,74±189,90 ng/ml as avarage) were statistically higher than the patients with single cardiac activity (n: 19; 5,19±8,05 ng/ml as avarage) (P: 0,042). The Glikodelin is well promising as an implantation marker. While the lower rates of Glycodelin in the fertile mid-cycle enables fertilization; then the higher rates of Glycodelin in the mid-luteal phase (implantation window) facilitates the implantation. Glycodelin can help to diagnose the patients with recurrent IVF and implantation failure because of the endometrial receptivity problems. In addition Glycodelin could be feasible in the contraceptive purposes.en_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherBaşkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.subjectGlikodelin (plasental protein 14 [PP14])en_US
dc.subjectMakrofaj-Koloni Stimülan Faktör (M-CSF, CSF-1)en_US
dc.subjectİmplantasyon başarısızlıklarıen_US
dc.subjectEndometrial reseptiviteen_US
dc.titleYardımlı üreme teknikleri uygulamalarında serviko-vajinal lavaj ve serumdan implantasyon belirtici olarak glikodelin ve makrofaj-koloni stimülan faktör bakılmasının klinik ve prognostik önemien_US
dc.typespecialistThesisen_US


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record