Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde solid organ transplantasyonu yapılan hastalarda post transplantasyon diabetes mellitus sıklığının ve risk faktörlerinin araştırılması
Abstract
Post-transplant diabetes mellitus (PTDM) solid organ transplantasyonunun sık
görülen bir sonucudur. Post Transplant Diabetes Mellitus hastaları ve allogreft sağkalımı
olumsuz yönde etkilemektedir. Post Transplant Diabetes Mellitus farklı teşhis kriterleri
kullanılan farklı nakil gruplarında daha büyük mortalite ve artmış enfeksiyonlarla
ilişkilendirilmiştir.
Post Transplant Diabetes Mellitus transplantasyondan sonra herhangi bir zamanda,
transplantasyon yapılmayan popülasyon ile benzer semptomlara sahip hastalarda rastgele
plazma glikozun ≥200 mg / dL (11.1 mmol / L) olması; açlık plazma glikozun ≥126 mg /
dL (7.0 mmol / L) olması veya oral glikoz tolerans testi (OGTT) sırasında 2. Saat glikozun
≥200 mg / dL (11.1 mmol / L) olması ile tanı konur.
Tüm transplant alıcılarının, nakilden sonraki ilk dört hafta boyunca, daha sonra
nakil sonrası üçüncü ve altıncı aylarda ve daha sonra yılda bir kez açlık kan şekeri
ölçülmelidir. HbA1), özellikle de açlık plazma glikoz düzeylerini elde etmek güç
olduğunda, nakilden 3 ay sonra kontrol edilebilir.
Glukokortikoidler, kalsinörin inhibitörleri ve sirolimus PTDM riskini arttırır.
Siklosporin ile karşılaştırıldığında, takrolimus daha diyabetojeniktir. Azatioprin ve
mikofenolat mofetil (MMF) ise diyabetojenik etkisi yoktur.
Post-transplant Diabetes Mellitus tedavi yönetimi için, non farmakolojik tedavi
başlayarak, ardından oral monoterapi, oral kombinasyon tedavisi ve nihayetinde metabolik
dekompansasyon meydana gelmesi durumunda insülin, aşamalı bir yaklaşım önerilir.
Metabolik dekompansasyon, oral terapi ile yan etkiler varsa veya sürekli olarak ≥%
7 olan HbA1c seviyeleri varsa insülin tedavisini başlatılır. Çoklu ajanlar ve / veya çoklu
doz yoğun insülin terapisi veya insülin pompası terapisi kullanabilir.
Çalışmamızda Başkent Üniverstesi Ankara Hastanesinde 1986-2016 yılları arasında
karaciğer ve böbrek transplantasyonu yapılan erişkin hastalarda PTDM sıklığı ve risk
faktörleri incelenmiştir. Çalışmamızda karaciğer transplantasyonu yapılan hastalarda
PTDM insidansı %2; renal transplantasyon yapılan hastalarda PTDM insidansı %4,5;
toplam insidans %4,1 olarak hesaplandı. Literatürde karaciğer trasnplantasyonu sonrası
PTDM insidansı %2,5-25, böbrek transplantasyonu sonrası %4-25 olarak bildirilmiştir.
Çalışmalarda bildirilen sıklıklardaki geniş aralığın nedeni kısmen standart tanımlamadan yoksunluktan, takip süresiden, değiştirilebilir ve değiştirilemeyen risk faktörlerinin varlığından ve organ nakli tipinden kaynaklanıyor olabilir. Sezer ve arkadaşlarının Başkent Üniversitesinde renal transplantasyon sonrası gelişen diyabetin sol ventriküle etkisinin incelendiği çalışmada PTDM sıklığı %32,2 olarak bildirilmiştir (88) Bu çalışmada 2003 yılında kullanılan tanı kriterleri kullanılmıştır. Çalışmamızla arasındaki sıklık farkının nedenlerinden biri tanıdaki farklılık olabilir
Transplantasyon öncesi glikoz, Hba1c düzeyi ve trigliserid düzeyi PTDM gelişimi için önemli risk faktörleridir. Çalışmamızda hastalarımızın ortalama açlık plazma glukoz değeri 87,1± 8,2 mg/dl olarak bulunmuştur. İncelediğimiz hastaların sadece üç tanesinde nakil öncesi açlık plazma glikozu 100 mg/dl ve üzerindedir. Bu sonuca göre nakil öncesinde hastaların karbonhidrat metabolizma bozukluğunu araştırmak için sadece açlık plazma glukozunun yeterli olmadığını düşünülmüştür. Nitekim yapılan bir çalışmada açlık plazma glikozu ile PTDM gelişen hastaların sadece %20’sinin öngörülebildiği gösterilmiştir (96). Hastalarımızın 26’sının Hba1c değeri mevcuttu. Bu hastalarda eritrosit yaşam süresi, eritropoetin kullanımı, demir tedavisi, diyaliz sırasında kan kaybı gibi durumların Hba1c düzeyine etkileri gözönünde bulundurulduğunda faydası tartışmalıdır. Bu nedenle bu hastalarda transplantasyon öncesi OGTT yapmak daha doğru bir yaklaşım olabilir. Trigliserid değerinin yüksekliği insülin direnci ile ilişkilidir. Özellikle transplantasyon öncesi tirgliserid değeri 200 mg/dl ve üzerindeyse ve beraberinde bozulmuş açlık glukozu varsa risk artmaktadır. Çalışmamızda trigliserid değeri 200 mg/dl üzeri ve altında olan hastalar karşılaştırıldığında bu hastaların açlık plazma glukoz değeri benzer (87±9 vs 88±7 mg/dl; p=0,336) ancak trigliserid değeri yüksek olan hastaların beden kitle indekslerinin anlamlı olarak yüksek olduğu görüldü (26,6 ±3,9 vs 30,8 ±6,2 kg/m2 ; p=0.023). Hastaların transplantasyon öncesi açlık plazma glikozları normal olsa dahi beden kitle indeksleri ve trigliserid değerleri yüksek ise PTDM önlemek için gerekli diyet ve egzersiz müdahaleleri yapılmalıdır.
Solid organ transplantasyonu sıklığı arttıkça ve hastaların yaşam süresi uzadıkça transplantasyon sonrası diyabet görülme sıklığı artacaktır. Bu nedenle transplantasyon öncesi risk faktörlerinin değerlendirilmesi önemlidir. Posttransplant diyabetin erken tanınması ve tedavisi ile transplantın uzun dönem sonuçları iyileşecektir. Birden fazla risk faktörü olan hastaların PTDM açısından yakın takibi ve tetkiki önemlidir
Post-transplant diabetes mellitus (PTDM) is a frequent consequence of solid organ transplantation. Post-Transplantation Diabetes Melitus(PTDM) adversely affects patients and allograft survival. Post-transplant diabetes has been associated with greater mortality and increased infections in different transplant groups using different diagnostic criteria.
Post-transplant diabetes mellitus (PTDM) may be diagnosed at any time after transplantation based upon diagnostic criteria similar to those used in the nontransplant population by symptoms plus a random plasma glucose of ≥200 mg/dL (11.1 mmol/L), fasting plasma glucose of ≥126 mg/dL (7.0 mmol/L), or a two-hour plasma glucose of ≥200 mg/dL (11.1 mmol/L) during an oral glucose tolerance test (OGTT).
All transplant recipients should have a fasting blood glucose measured weekly during the first four weeks posttransplant, then at three and six months posttransplant, and then yearly. A glycated hemoglobin (HbA1c) can be checked after three months posttransplant, particularly if it is difficult to obtain fasting plasma-glucose levels.
Glucocorticoids, calcineurin inhibitors, and sirolimus increase the risk of PTDM. Compared with cyclosporine, tacrolimus is more diabetogenic. Azathioprine and mycophenolate mofetil (MMF) are not diabetogenic
A stepwise approach is recommended for the management of PTDM, starting with nonpharmacologic therapy, followed by oral monotherapy, oral combination therapy, and finally insulin, providing metabolic decompensation has not occurred.
We initiate insulin therapy if there has been metabolic decompensation, adverse side effects with oral therapy, or HbA1c levels that are consistently ≥7 percent. We may use multiple agents and/or multiple-dose intensive insulin therapy or insulin-pump therapy.
We studied the PTDM frequency and risk factors in adult patients who underwent hepatic and renal transplantation at Ankara University Hospital between 1986 and 1986. In our study, the incidence of PTDM in patients undergoing liver transplantation was 2%; the incidence of PTDM in patients undergoing renal transplantation was 4.5%; the total incidence was calculated as 4.1%. In the literature, the incidence of PTDM after liver transplantation has been reported as 2.5-25% and 4-25% after renal transplantation. The reason for the widespread frequency reported in the studies may be partly due to the absence of standard definition, follow-up, changeable and non-alterable risk factors, and organ transplant type. In a study of Sezer and colleagues' study of the left ventricular effect of diabetes mellitus following renal transplantation at Baskent University, the PTDM frequency was reported as 32.2% (88). The diagnostic criteria used in this study were used in this study. One of the reasons for the frequency difference between our studies may be difference in diagnosis Pre-transplant glucose, HbA1c and triglyceride levels are important risk factors for PTDM development. In our study, mean fasting plasma glucose was 87.1 ± 8.2 mg / dl in our patients. Only three of the patients we studied had fasting plasma glucose above 100 mg / dL before transplantation. According to this result, it was thought that only starvation plasma glucose was not sufficient to investigate patients' carbohydrate metabolism disorder before transplantation. Indeed, a study has shown that only 20% of patients with PTDM with fasting plasma glucose can be predicted (96). 26 of our patients had HbA1c levels. The use of erythrocyte life span, erythropoietin use, iron therapy, blood loss during dialysis, etc. should be discussed in these patients when their effects on HbA1c level are considered. For this reason, it may be more appropriate to perform OGTT before transplantation in these patients. The high level of triglycerides is associated with insulin resistance. In particular, the risk of thyroglobulin levels above 200 mg / dl before transplantation and associated impaired fasting glucose is increasing. When we compared the patients with triglyceride level of 200 mg / dl and below, the fasting plasma glucose values of these patients were similar (87 ± 9 vs 88 ± 7 mg / dl; p = 0.336), but the body mass indexes of the patients with high triglyceride values were significantly higher (26,6 ± 3,9 vs 30,8 ± 6,2 kg / m2, p = 0.023). Even if fasting plasma glucose is normal before transplantation, if the body mass indexes and triglycerides are high, dietary and exercise interventions necessary to prevent PTDM should be performed. As solid organ transplantation increases in frequency and the life span of patients increases, the incidence of diabetes after transplantation will increase. Therefore, it is important to evaluate the risk factors before transplantation. Early recognition and treatment of posttransplant diabetes will improve the long-term outcome of transplant. Patients with more than one risk factor are closely monitored and examined for PTDM.