Affect, impulsivity, and metacognition in borderline personality disorder feature
Abstract
The first aim of the present study is to examine the association of Borderline Personality Disorder feature (high-low), and positive affect (low-high) in two different dimensions of impulsivity namely self-report and delay-related. The second aim of the study is to explore effect of the gender on BPD feature. The last aim of the current study is to examine relationships among individuals’ impulsivity scores (self-report and delay-related), and metacognitive abilities (monitoring action activity and dysfunctional metacognitive beliefs). The sample of the research consists of 236 (135 female and 101 male) participants whose ages ranged from 18 to 55. The participants firstly signed the informed consent, then completed the Demographic Information Questionnaire, Borderline Personality Inventory, Barratt Impulsiveness Scale-11, Delay Discounting Task (Monetary Choice Questionnaire), Metacognition Questionnaire-30, and Task-Related Metacognition Questionnaire. Results indicated that individuals who have high BPD feature also have higher self-report impulsivity scores than individuals with low Borderline Personality Disorder feature; individuals with low positive affect were found to have higher self-report impulsivity than individuals who are in a high positive affect state; individuals with high BPD feature and high positive affect made more impulsive choices than individuals with high BPD feature and low positive affect. Results regarding gender effect on Borderline Personality Disorder feature demonstrated that no significant difference in Borderline Personality Disorder feature in terms of gender. Also, it was found that increased delay-related impulsivity is associated with increased self-report impulsivity. Moreover, regarding metacognitive abilities, results showed that individuals who rate their decisions as more profitable during Delay Discounting Task tend to show less delay-related impulsiveness, similarly, they were found less impulsive in self-report measures. However, no association between dysfunctional metacognitive beliefs and monitoring action activity was found.
Bu çalışmanın ilk amacı, Sınır Kişilik Bozukluğu özelliği (yüksek-düşük) ile pozitif duygulanım (düşük-pozitif) arasındaki ilişkiyi dürtüselliğin iki farklı boyutu olan öz bildirim dürtüsellik ve gecikmeyle ilişkili dürtüsellikte incelemektir. Çalışmanın ikinci amacı, cinsiyetin Sınır Kişilik Bozukluğu özelliği üzerindeki etkisini araştırmaktır. Bu çalışmanın son amacı ise, bireylerin dürtüsellik puanları (öz bildirim ve gecikmeyle ilişkili) ve üstbilişsel yetenekleri (eylem izleme aktivitesi ve işlevsiz üstbilişsel inançlar) arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırmanın örneklemini yaşları 18 ile 55 arasında değişen 236 (135 kadın ve 101 erkek) katılımcı oluşturmaktadır. Katılımcılar önce bilgilendirilmiş onam imzaladıktan sonra Demografik Bilgi Anketi, Sınır Kişilik Envanteri, Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11, Gecikme İndirimi Görevi (Parasal Seçim Ölçeği), Üstbiliş Ölçeği-30 ve Görevle İlgili Üstbiliş Ölçeğini tamamlamışlardır. Sonuçlar, yüksek Sınır Kişilik Bozukluğu özelliğine sahip bireylerin, düşük Sınır Kişilik Bozukluğu özelliğine sahip bireylere göre daha yüksek öz bildirim dürtüsellik puanlarına sahip olduklarını; düşük olumlu duygulanıma sahip bireylerin, yüksek olumlu duygulanım durumunda olan bireylere göre daha yüksek öz bildirim dürtüselliğe sahip oldukları bulunmuştur; BPD özelliği yüksek ve olumlu duygulanımı yüksek olan bireyler, yüksek BPD özelliği ve düşük olumlu duygulanıma sahip bireylere göre daha dürtüsel seçimler yapmışlardır. Sınır Kişilik Bozukluğu özelliğinde cinsiyetin etkisine ilişkin sonuçlar, Sınır Kişilik Bozukluğu özelliğinde cinsiyet açısından anlamlı bir farklılık olmadığını göstermiştir. Ayrıca çalışmanın bulguları, gecikmeyle ilişkili artan dürtüselliğin, artan öz bildirim dürtüselliği ile ilişkili olduğuna işaret etmiştir. Dahası, üstbilişsel yeteneklerle ilgili olarak sonuçlar, Gecikme İndirgeme Görevi sırasında kararlarını daha karlı olarak değerlendiren bireylerin, gecikmeyle ilgili daha az dürtüsellik gösterme eğiliminde olduklarını; benzer şekilde, öz bildirim ölçümlerinde de daha az dürtüsel olduklarını göstermiştir. Ancak, işlevsiz üstbilişsel inançlar ile eylem izleme aktivitesi arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır.