Ortak velayet
Abstract
Boşanma sonrası çocuk üzerinde sahip olunan haklarda ve yükümlülüklerde eşitliği, bu yolla da çocuğun üstün yararını sağlama işlevini haiz ortak velayet, günümüzde pek çok hukuk sisteminde yasal düzenlemeye kavuşmuştur. Tek başına velayet ile kıyaslandığında ortak velayet, ebeveynler arası eşitsizliği ortadan kaldıran ve boşanma sonrası sosyal ve psikolojik açıdan pek çok sorunla karşı karşıya kalan çocuğun sorunlarını asgari düzeye indiren bir velayet modelidir.
Türk Hukuku’nda açık bir düzenlemesi bulunmayan ortak velayet doktrinde, yürürlükte olan bazı uluslararası sözleşmeler ve Türk Medeni Kanunu m. 166/III, 182/II, 336/II ve 336/III hükümleri çerçevesinde uzun yıllardır tartışılmaktadır. Gerek uluslararası sözleşmelerde yer alan maddeler, gerek mevzuatta yer alan velayete ilişkin hükümlerin değerlendirilmesi sonucu ortak velayetin mümkün görülmesi, yargı kararlarında da bu yönde olumlu bir değişim yaşanmasına sebep olmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, ortak velayete ilişkin yabancı mahkeme ilamının tanıma ve tenfizine yönelik verdiği 20.2.2017 tarih, 2016/15771 E., 2017/1737 K. sayılı kararla, ortak velayeti mümkün görmüştür. Bu tarihe kadar ortak velayetin Türk kamu düzenine açıkça aykırı olduğu gerekçesi ile bu yöndeki yabancı mahkeme kararlarını tanımayı reddeden Yargıtay, bu tutumundan vazgeçmiştir. Verilen kararın ardından pek çok Bölge Adliye Mahkemesi de kararlarında ortak velayeti mümkün görmüştür. Yargı kararlarında tekdüzeliğin sağlanabilmesi için ivedilikle ortak velayet hakkında açık ve ayrıntılı bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Joint custody, which has the function of providing equality in the rights and obligations of the child after the divorce, and in this way, the best interests of the child, has been legalized in many legal systems today. Compared to sole custody, joint custody is a custody model that eliminates inequality between parents and minimizes the problems of the child who faces many social and psychological problems after divorce.
In the joint custody doctrine, which does not have a clear regulation in Turkish Law, some international agreements and Turkish Civil Code art. It has been discussed for many years within the framework of the provisions of 166/III, 182/II, 336/II and 336/III. The fact that joint custody is possible as a result of the evaluation of both the articles in international conventions and the provisions on custody in the legislation has led to a positive change in judicial decisions in this direction. The 2nd Civil Chamber of the Court of Cassation deemed joint custody possible with the decision dated 20.2.2017, numbered 2016/15771 E., 2017/1737 K., regarding the recognition and enforcement of the foreign court decision regarding joint custody. The Court of Cassation, refusing to recognize foreign court decisions in this direction, on the grounds that joint custody is clearly contrary to Turkish public order, has abandoned this stance. After the decision, many Regional Courts of Justice have considered joint custody possible in their decisions. In order to ensure uniformity in judicial decisions, a clear and detailed regulation on joint custody should be made urgently.