Fibrozis biyobelirteci olan dönüştürücü büyüme faktörü βeta-1’in (Transforming Growth Factor βeta-1) ve sol atriyal benek takip strain ekokardiyografinin kardiyak implante edilebilir cihazlarla saptanan atriyal yüksek hızlı epizotlar ile ilişkisi ve atriyal fibrilasyon gelişimindeki rolü
Abstract
Atriyal fibrilasyon (AF) en yaygın sürekli aritmi olmakla birlikte atriyal yüksek hızlı epizot (AHRE) sıklıkla klinik AF gelişiminden önce mevcuttur ve her ikisi de artmış tromboembolizm riski ile beraber birçok vakada serebrovasküler ve kardiyovasküler komplikasyonlardan sorumludur. Bu çalışmada amaç kardiyak implante edilen cihaz (KİEC) bulunan hastalarda dönüştürücü büyüme faktörü βeta-1 (TGF-β1) düzeyinin ve ekokardiyografik sol atriyum strain ölçümünün AHRE ile ilişkisi ve klinik atriyal fibrilasyon gelişmindeki rolünü saptamak idi. Çalışmamıza, Ocak 2022-Ocak 2023 arası KİEC’i bulunan 28 AHRE grubu ve 38 kontrol grubu olmak üzere 66 hasta dahil edildi ve hastalar 6 ay medyan süre ile takip edildi. Çalışmaya dahil olan kişilerin 0. ve 6. ay KİEC verileri, TGF-β1 ölçümleri, sol atriyal benek takip strain ekokardiyografi ölçümleri demografik veriler eşliğinde karşılaştırıldı. Çalışmamızın sonucunda, çalışmaya alınan toplam hasta popülasyonunda yeni AHRE gelişiminin tek başına AF gelişimini istatistiksel olarak anlamlı artırdığı [OR 8,518 (%95 CI) 1,167-46,368; p=0,013] ancak alt gruplarda tek başına AF gelişimi riskini artırmadığı, buna karşılık AHRE grubunda; yeni gelişen AHRE’nin toplam süresinin belirlenen kestirim değerinin (3 saat 20 dakika) üzerinde olduğu durumda, klinik AF gelişme olasılığının anlamlı olarak arttığı [OR 4,231 (%95 CI) 1,167-35,368; p=0,026] saptandı. TGF-β1’in; çalışmaya alınan toplam hasta popülasyonunda saptanan uygun kestirim değerine (1568 ng/L) göre yüksekliğinin [OR 12,36 (%95 CI) 1,112-56,755; p=0,009] ve AHRE grubunda saptanan uygun kestirim değerine (1015 ng/L) göre yüksekliğinin [OR 3,76 (%95 CI) 1,136-28,832; p=0,029] klinik AF geliştirme olasılığını anlamlı olarak artırdığı saptandı. Çalışmaya alınan toplam hasta popülasyonunda, sol atriyal rezervuar strain değeri (SASR) için %26,20’lık bir kestirim değerine göre düşük değerlerin [OR 8,622 (%95 CI) 3,038-54,403; p=0,012] ve sol atriyal kontraktil strain değeri (SASCT) için %15,20’lık uygun kestirim değerinden düşük değerlerin [OR 7,863 (%95 CI) 2,044-39,473); p=0,018] klinik AF geliştirme olasılığını anlamlı olarak artırdığı saptandı. Buna ilaveten, AHRE grubunda da; SASR’in belirlenen kestirim değerine göre (%23,15) düşüklüğünün [OR 2,914 (%95 CI) 1,044-16,473); p=0,037] ve SASCT uygun kestirim değerine (%14,25) göre düşüklüğünün [OR 2,326 (%95 CI) 0,838-15,836); p= 0,047] klinik AF gelişme olasılığını anlamlı olarak artırdığı saptandı. Son olarak, yüksek TGF-β1 ve düşük SASR‘e birlikte sahip olmanın, toplam hasta popülasyonunda [OR 15,346 (%95 CI) 3,586-92,286; p=0,003], AHRE grubunda [OR 8,763 (%95 CI 4,723-76,345); p=0,010] ve kontrol grubunda [OR 6,242 (%95 CI 2,379-54,154; p=0,029] klinik AF gelişme olasılığını anlamlı olarak artırdığı saptandı. Çalışmamızın sonucunda, KİEC olan hastalarda TGF-β1 ve sol atriyal strain ekokardiyografinin tek başına veya birlikte, AF gelişiminde öngördürücü olduğunu saptadık. Bu durumda, AF gelişim riski ve dolayısıyla antikoagülan tedavi stratejilerinin belirlenmesi için daha fazla sayıda örneklem ve uzun takip süresine sahip, çok merkezli randomize kontrollü çalışmalar bu konuya ileri ışık tutabilir.
Atrial fibrillation (AF) is the most common sustained arrhythmia. Atrial high rate episodes (AHRE) often precedes the development of clinical AF. They both are responsible for cerebrovascular and cardiovascular complications in many cases due to an increased risk of thromboembolism. In this prospective study, we evaluated the relationship between AHRE and Transforming Growth Factor βeta-1 (TGF-β1) level, echocardiographic left atrial (LA) strain measurement, and their role in the AF development in patients with Cardiovascular Implantable Electronic Devices (CIED). In this study, we enrolled 66 patients with CIED (28 patients with AHRE and 38 control subjects) between January 2022 and January 2023 and followed them for a median period of 6 months. CIED data, TGF-β1 and LA strain echocardiographic measurements at baseline and 6th month were compared. According to the results of our study, the development of new AHRE alone significantly increased the risk of AF development in the total patient population [OR 8.518 (95% CI) 1.167-46.368; p=0.013]; however, in the subgroups, the development of new AHRE alone did not increase the risk of AF development. On the other hand, in the AHRE group, patients who developed new AHRE episodes with a total time above a cut-off value of 3 hour 20 minutes had a significantly increased risk of developing AF [OR 4.231 (95% CI) 1.167-35.368; p=0.026]. A TGF-β1 level above a cut-off value of 1568 ng/L in the total patient population [OR 12.36 (95% CI) 1.112-56.755; p=0.009] and above a cut-off value of 1015 ng/L in the AHRE group [OR 3.76 (95% CI) 1.136–28.832; p=0.029] significantly increased the risk of AF development. In the total patient population, a left atrial reservoir strain (LASR) level lower than a cut-off value of 26.20% [OR 8.622 (95% CI) 3.038–54.403); p=0.012] and left atrial contractile strain (LASCT) level lower than a cut-off value of 15.20% [OR 7.863 (95% CI) 2.044–39.473); p=0.018] significantly increased the risk AF development. In addition, in the AHRE group, a LASR level lower than a cut-off value of 23.15% [OR 2.914 (95% CI) 1.044–16.473); p=0.037] and a LASCT level lower than a cut-off value of 14.25% [OR 2.326 (95% CI) 0.838–15.836); p= 0.047] significantly increased the risk AF development. Finally, in patients with a combination of a high TGF-β1 and a low LASR level, the risk of AF development significantly increased (for the total patient population [OR 15.346 (95% CI) 3.586-92.286; p=0.003]; for the AHRE group [OR 8.763 (95% CI 4.723-76.345); p=0.010]; and for the control group [OR 6.242 (95% CI 2.379-54.154; p=0.029]. In conclusion, it was determined that TGF-β1 and LA speckle tracking strain echocardiography alone or in combination predicted AF development in patients with CIED. In this context, multicenter randomized controlled studies with a larger sample size and a longer follow-up period may shed light on the risk of AF development and therefore the determination of anticoagulant threapy strategies in patients with CIED.