Diz osteoartritli hastalarda ağrı, özürlülük ve depresyon arasındaki ilişki
Abstract
Diz osteoartriti; yürüme, merdiven inip-çıkma gibi alt ekstremitelerin temel günlük yaşam aktivitelerini olumsuz yönde etkileyerek özürlülüğe hatta engelliliğe ve sonuçta da sosyo-ekonomik problemlere neden olabilen, periferik eklemlerin en sık görülen dejeneratif hastalığıdır. Diz osteoartritinde eklem hasarı ile ağrı ve özürlülük arasında her zaman güçlü bir ilişki olmaması, psiko-sosyal faktörler tarafından düzenlenen ağrı davranışı kavramını ortaya çıkarmıştır. Depresyon da ağrı davranışını değiştirebilen psiko-sosyal faktörlerden birisidir. Bu çalışmayla diz osteoartriti olan hastalarda ağrı, özürlülük ve depresyon arasındaki ilişkiyi araştırmak, ayrıca depresyonu olan diz osteoartritli hastalarda depresyon tedavisinin ağrı ve özürlülüğe etkisini belirlemek amaçlanmıştır.
Klinik olarak Amerikan Romatoloji Birliği (ACR) tanı kriterlerine göre diz osteoartriti tanısı konulan 56 hasta çalışmaya alındı. Hastaların ağrısı vizüel analog skala (VAS) ile; fonksiyonel durumları Lequesne diz ağrı indeksi ve 5 m kalkma-yürüme zamanı ile değerlendirildi. Depresyon tanısı ve şiddetini saptamak için her hastaya Uluslararası Bileşik Tanı Görüşmesi (CIDI) 2.1 versiyonu Depresif ve Distimik Bozukluklar alt ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği uygulandı. Bu skala ve ölçeklerle değerlendirilen hastalar 10 seanslık standart bir fizik tedavi programına alındı. Fizik tedavi programını tamamlayan ve CIDI 2.1 versiyonu depresif ve distimik bozukluklar alt ölçeğine göre depresyon tanısı konulan hastalar depresyon takip ve tedavisi için Psikiyatri bölümüne yönlendirildi. Tüm hastalar fizik tedavi programının ardından 6 ay sonra kontrole çağrıldı. Kontrole gelen 49 hastanın ağrısı, fonksiyonel durumu ve depresyon şiddeti aynı ölçek ve skalalarla yeniden değerlendirildi.
Çalışma grubumuzdaki diz osteoartritli hastaların; CIDI 2.1 versiyonunun depresif ve distimik bozukluklar alt ölçeğine göre 2 tanesine (% 3,6) major depresif bozukluk tanısı kondu. Beck depresyon ölçeğine göre ise çalışma grubumuzdaki hastalarda depresyon görülme oranı % 32 olarak bulundu. Beck depresyon ölçeğine göre depresyonu olanların özürlülük düzeyleri depresyonu olmayanlara göre daha yüksek bulundu; yine depresyonu olanların ağrı şiddeti de depresyonu olmayanlara göre daha yüksek bulundu ancak bu istatistiksel olarak anlamlı değildi. 6 ay sonraki kontrollerde tüm hastaların ağrı ve özürlülük düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı; depresyon düzeylerinde ise istatistiksel olarak anlamlı olmasa bile belirgin düzelme saptandı.
Sonuç olarak; klinik perspektiften bakıldığında, şu an için osteoartriti iyileştirebilecek veya artritle ilişkili ağrı ve özürlülüğü tamamen giderebilecek medikal bir tedavi yoktur. Bu yüzden artrit tedavisi; ağrıyı azaltmaya, fonksiyonları geliştirmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik olmalıdır. Depresyon da osteoartritte ağrı ve özürlülüğü artıran dolayısıyla yaşam kalitesini bozan bir faktör olduğu için depresyon tedavisi osteoartritle birlikte depresyonu olan hastalarda osteoartrit tedavisinin bir parçası olmalıdır.